Jason Reitman’ın son filmi, televizyon tarihinin en önemli ve kaotik anlarından birini büyüleyici bir şekilde gözler önüne seriyor. 11 Ekim 1975’te, NBC’nin Saturday Night programının ilk canlı yayını öncesindeki delice geçen 90 dakikayı anlatan bu yapım, izleyiciyi bir devrimin doğuşuna tanık ediyor. Daha sonra Saturday Night Live olarak anılacak bu programın başlangıcı, sadece bir televizyon şovu değil, aynı zamanda bir kültür fenomeninin ilk adımıdır. Ancak bu devrimin perde arkası, beklenmedik zorluklarla doludur.
Film, hem mizah hem de karmaşanın ustaca harmanlandığı bir hikâyeyi işlerken, 1970’lerin enerjisini ve kaosunu başarılı bir şekilde yansıtır. Yazarlar sarhoş, sette yangın çıkmış, oyuncular arasında fiziksel ve duygusal çatışmalar yaşanırken, ekibin sabrı tükenmiştir. Kanalın bu projeye duyduğu güven oldukça kırılgandır ve eğer bu ekip, yayını planlanan süre içinde başarıyla gerçekleştiremezse, program daha başlamadan sona erecektir. Tüm bu baskılar altında çalışan ekip, sadece bir televizyon şovu hazırlamakla kalmaz, aynı zamanda televizyon dünyasında bir dönüm noktasına imza atar.
Gil Kenan ve Jason Reitman’ın kaleme aldığı senaryo, yalnızca o gecenin gerçekçi bir portresini çizmekle kalmıyor, aynı zamanda yaratıcı bir vizyonun ve tutkunun nasıl imkânsız görünen bir işi başarabileceğini de vurguluyor. Film, karmaşa ve belirsizlik içinde hayatta kalmanın, kolektif bir çabanın ve yaratıcılığın değerini öne çıkarıyor. Gerçek zamanlı bir geri sayımla ilerleyen hikâye, izleyiciyi nefes kesici bir tempoya sürüklüyor ve o meşhur ilk yayının unutulmaz anlarına doğru götürüyor.
Saturday Night, komedi ve kültür tarihine damgasını vurmuş bir dönemin başlangıcını anlatırken, izleyicilere yalnızca nostaljik bir yolculuk sunmakla kalmıyor; aynı zamanda televizyonun dönüştürücü gücünü ve yaratıcı ekiplerin azimle neleri başarabileceğini de gösteriyor. Bu film, eğlenceli, düşündürücü ve tam anlamıyla büyüleyici bir deneyim sunarak, televizyon tarihinin bu kaotik ama devrimsel anını ölümsüzleştiriyor.
